Medya, birçok konuda olduğu gibi kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olarak ele alınması noktasında da oldukça önemli bir işleve sahiptir. Kitle iletişim araçları, şiddetten hayatta kalanların yalnız yürümemesi ve haklarının bilincinde olması için ses olabilir; insanlara farkındalık kazandırmada ve şiddetsiz bir dünya oluşturmada büyük bir rol oynayabilir.
Medyanın bu etkilerinin yanında son dönemlerde giderek artan bir durum bizlerin dikkatini çekmektedir. Bazı basın ve yayın organları kadına yönelik şiddetimedya gösterimi özelindesansasyonelleştirerek,kişiselleştirerek ve nedenselleştirerek işlemektedir. Şiddet içeriğine sahip görüntüler, görseller, sahneler; kişisel sosyal medya hesapları tarafından veya basın ve yayın organlarınca paylaşılmaktadır. İlgili içeriklerin paylaşılması; kadına yönelik şiddet olaylarını meşrulaştırmakta, bu olayların yıkıcı etkilerini artırmakta, şiddetten hayatta kalanlar üzerinde tetikleyici olmaktadır. Medyada tetikleyici veya şiddete teşvik edici göstergelerin, kadını güçsüz gösteren ifadelerin ve şiddet anlatılarının varlığı, kadına yönelik şiddet üzerine farkındalığın artmasına ve şiddetin son bulmasına değil; şiddetin toplum özelinde öğrenilmesine, içselleşmesine, normalleşmesine ve artarak devam etmesine sebep olmaktadır.
Bizler Türk Tıp Öğrencileri Birliği olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde, kadına yönelik şiddetin sistematik olduğunu ve kadına yönelik şiddete her platformda karşı olduğumuzu hatırlatıyor; medyada şiddet anlatısını besleyici tutumlardan, paylaşımlardan, yayınlardan, içeriklerden ve yanlış dil kullanımından sakınılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Tüm basın ve yayın organlarına “Kadına yönelik şiddete ortak olmayın!” çağrısı yapıyoruz.