Taksim Gezi Parkı Bildirisi

Bildiri Türü
Basın Bildirisi
Ay
Haziran
Yıl
2013
Bildiri Metni

Ülkemizde yaşanan vahim olaylar, 27 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Gezi Parkı'nın yıkılmasını istemeyen çevreci amaçlar ile toplanan, şiddetten uzak duran, kitap okuyup şarkı söyleyerek eylem yapan vatandaşlara, devletin kontrolünde olan güvenlik güçlerinin, 29 ve 30 Mayıs 2013 tarihlerinde sabah saatlerinde orantısız güç kullanarak müdahale etmesi ile başlamıştır. Bu duruma tepki göstermek amacıyla toplanan binlerce kişi de yine orantısız güç kurbanı olmuştur. Olayların şiddeti güvenlik güçlerinin sert müdahalesi ile artmıştır. Gelinen bu kaos ortamında görüldüğü üzere vatandaşlar sağlık hizmetlerinden yararlanamamakta, hatta kendilerine yardım eli uzatan hekim ve hekim adaylarından bazıları da ne yazık ki, güvenlik güçlerinin orantısız şiddetine maruz kalmaktadır.

Göz yaşartıcı, engelleyici ve genel irritan özelliği olan aerosoller tüm dünyada polisler ya da askeri güçler tarafından gösteri yapan kitleleri kontrol altına almak amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Literatürde biber gazıyla karşılaşmanın uzun dönemde kalıcı etkiye yol açmadığını belirten yayınlar yanında, karşılaşmadan 10 ay sonra bile ve dolaylı karşılaşmada dahi solunum fonksiyonu bozukluğunu bildiren diğer bazı yayınlar bulunmaktadır(Karagama YG, et al. Short-term and long-term physical effects of exposureto CS spray, J R Soc Med, 2003). Öte yandan kapalı alanlarda gaz kullanımının ölüme yol açabildiği raporlanmıştır. Benzer biçimde biber gazı kullanımıyla astım ataklarının geliştiği gözlenmiştir. Kullanılması halinde astım atakları ölümcül olabilmektedir(Hu H, et al. Tear gas-harassing agent or toxic chemical weapon, JAMA, 1989).

Türk Toraks Derneği halk sağlığı ve koruyucu hekimlik açısından bu tür gazların kullanımından kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurgulamaktadır. 

Türk Oftalmoloji Derneği’nin yapmış olduğu bilgilendirmede ise biber gazının etkilerine şu şekilde değinilmektedir; “Gözlerde aşırı sulanma, acıma ve bulanık görme; su gibi burun akıntısı, hapşırma ve salya artışı; deride kızarma ve yanma hissi; öksürük ve nefes darlığı; bulantı, kusma; sersemlik, huzursuzluk ve panik başlıca etkileridir. Doktor tedavisini gerektirecek kadar ciddi rahatsızlıklara sebep olması mümkündür.”

13 Ocak 1960 tarihinden Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile yürürlüğe koyulan Tıbbi Deontoloji Tüzüğü der ki;

MADDE 2 - Tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesi, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermektir. Tabip ve diş tabibi; hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi, ahlâki düşünceleri, karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi kanaati ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda azami dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir.

MADDE 3 - Tabip, vazifesi ve ihtisası ne olursa olsun, gerekli bakımın sağlanamadığı acil vakalarda, mücbir sebep olmadıkça, ilk yardımda bulunur.

MADDE 6 - Tabip ve diş tabibi, sanat ve mesleğini icra ederken, hiç bir tesir ve nüfuza kapılmaksızın, vicdanî ve meslekî kanaatine göre hareket eder.

Bizler Türkiye’nin dört bir yanında örgütlenen hekim adayları olarak her bireyin cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini, mezhebi, ahlâki düşünceleri, mevkii ve siyasi kanaati ne olursa olsun sağlıklı yaşam hakkını korumaya fakülteye adım attığımız ilk gün söz vermiş bireyleriz. Yıllarca bu fakültelerde okumak için gösterdiğimiz çaba ve harcadığımız emek bize sadece görevli olduğumuz hastanelerde doktorluk yapmayı değil; vicdanımızın bizi doktorluğa davet ettiği her yerde hazır bulunmamızı ifade etmektedir. Bu bilinç ile gösterilerde zarar gören hastalara yardım eden hekim ve hekim adaylarına bile güvenlik güçleri tarafından müdahale edilmiş ve birçok hekim gözaltına alınmıştır. Önlenemez bir halde ilerleyen şiddet olayları toplumun tüm kesimlerini kişi ve kurum farkı olmaksızın etkilemektedir.

Tüm bu bilgiler ışığında Türk Tıp Öğrencileri’nin Birliği olarak yetkililere bu şiddetin durdurulması, gerekli sağduyu ortamının sağlanması ve ideal demokrasi düzeyine erişmek için çoğunlukçu değil çoğulcu bir demokrasi ile tüm kesimlerin hassasiyetlerinin farkına varılması ve farkındalık ile demokrasiyi hayata geçirmesi için çağrıda bulunuyoruz.